Doku Dokuma projemde farklı dokuların bir bütün oluşturmasından, her unsurun tek başına olduğundan daha güçlü, zengin ve yepyeni bir dokuma oluşturmasından yola çıktım.
Her toplum dinamik bir değişim içinde, farklı kültürel öğelere ve yapılara sahip birer mikro evrendir. Türkiye dokusu ve bu kültürün insanı da rengârenk, bambaşka, güzel ve biricik bir bütün oluşturuyor. Farklı inanışlara, ritüellere, arka planlara sahip bireyler bir araya gelip tüm bu başkalıkları ile doğal ve zengin bir doku oluşturuyorlar.
Eserlerimde kullandığım malzemelerin ve dokuduğum formların hem çeşitliliği hem de birlikteliği vurgulamasına özen gösterdim. Farklı dokuların bir araya gelip kendine özgü, nadir bir bütün oluşturması kültürlerin biricikleşmesini sembolize ediyor. Bunu yaparken kullandığım malzemelerin doğal ve rastlantısal olarak karşıma çıkmış olmasına özen gösterdim. Ağacı, ağaca yakın ve benzeyen doğa formlarını ve malzemeleri sıkça kullanmamdaki neden ise ağacın benim için hem doğa ve doğal olanı, hem yaşamı (örn. Hayat Ağacı) hem inanışı (örn. Dilek Ağacı) hem de kişisel geçmişi (örn. Soyağacı) simgeleyişiydi.
Rastlantısallık benim için son derece önemli. Bu macerada doğal malzemelerin ve karışık tekniklerin kullanımı ile esere de kendini tamamlama olanağı veriyorum ve onunla karşılıklı bir etkileşime giriyorum. Eser hem benim dokumu ve dokunuşumu yönlendirerek tamamlıyor, hem de ben kendi eserimi dokuyorum. Tekdüze olmayan, çeşitliliklerden oluşmuş ama yine de farklı bir bütün olarak algılanan dokuma işte böyle oluşuyor.