Eski insanların evren tasarımında üç temel düzey önemliydi. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü. Bu üç düzeyi birbirine bağlayan kozmik direk Hayat Ağacı’dır. Ağaç, özellikle de Hayat Ağacı sembolizmi aşağı yukarı bütün toplumlarda kendini gösterir. Pek çok kadim medeniyet tarafından kabul edilen Hayat Ağacı bugünün en yaygın semavi dinleri olan İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilik’in kutsal kitaplarında da yer alır.
İnsanoğlu başa çıkamadığı doğa olaylarını ve sorunlarını büyülü güçleri olduğuna inandığı nesneler aracılığı ile çözmeye çalışmış; böylece doğaya hakim olacağını düşünmüştür. Bilim ve sanatın yolu da büyü ile burada kesişir.
Anadolu’nun pek çok yöresinde bazı ağaçlara çaput bağlama geleneğinin kökenleri Kuzey ve Orta Asya’daki eski Şamanist inanışlara dayanır.
Öte yandan dilek ağacı genelde görünebilir bir tepede tek başına duran bir ağaçtır. Kısa boylu bir ağaçtır ki gelenler dileklerini rahatça bağlayabilsin. Bütün coğrafyaya yayılmış ve görsellikleri arasında neredeyse hiç fark bulunmayan dilek ağaçları beni ilk gençliğimden beri derinden etkilemiştir. Dinden bağımsız olarak, tamamıyla içten gelen, arzuların doğa yoluyla inanılan güce ulaştırılması fikri bana hep ilgi çekici gelmiştir. Dilek ağaçlarının renkliliği, görsel şenliği, umut ve iyilik yüklü oluşları, büyüsü, ortaklaşa bir inançla oluşturulmuş olması ve daha pek çok özelliği beni etkiledi. Bu ağaçlar artık birer ağaç değil, her biri kolektif bir biçimde oluşturulmuş birer kültür simgesidir.
Doğayla iletişimi büyü ve tılsım yolu ile kurmak; büyünün, bilim ve sanatın başlangıcı olması en önemli motivasyonlarımdan birisi oldu.
Dilek Ağaçları - 13
Şu anda renkli kağıtlara yazılıp renkli keselere dikilmiş yüzlerce ve “rengarenk” dileklere bakmaktasınız. Tamamı başka başka kişiler tarafından yazılan ve tuvale işlediğim bu dileklerin anonim olması çıkış noktam oldu. Bu dileklerin samimiliği bence bu işin en önemli özelliklerinden biri. Bu samimiliği dilekleri toplarken, insanların kağıt parçalarını bana uzattığında gözlerindeki umutta gördüğüm için söylüyorum. İşte bu samimiyet aslında dilek ağaçlarının ne kadar da “gerçek” bir kavram olduklarını bir kez daha gösteriyor. Çünkü insanlar inanmak, umutlanmak ve hatta inandıkları güçle bir nevi bir pazarlığa girmek istiyorlar. Tıpkı “dileğim gerçekleşirse söz iyi birisi olacağım” diyen bir çocuğun samimiliği gibi. Çünkü umudu kaybolmuş bir insan kendisini de kayıp hisseder. Bu yüzden umudunu, arzusunu, isteğini hiç kaybolmaması için gücünü topraktan alıp göğe uzanan ağacın dallarına belki de elbisesinin bir parçasını bağlayarak kazır. Bu ruhani ağaçların üstündeki dileklerinin evrenin belleğinde depolayacağını ve doğru zaman geldiğinde dileklerinin gerçekleşeceğini umarlar. Bu işimde tüm bu toplanan dileklerin içtenlikle dilenmiş olması görsele postmodern bir dilek ağacı havası vermekte. İnsanların en temiz dileklerini barındıran… Umudu barındıran... Pandora’nın kutusundan en son çıkacak, en son kaybolacak olan...
Gelinlik-2
Bu eserim binden fazla gelinlik parçasından oluşmakta. Her bir gelinlik parçasını gelinlik dikim evlerinden topladım. Parçaları toplarken de sahibinin mutlaka “o” gelinlikle evlenmiş olması şartını aradım. Yani bu eser “MURADINA ERMİŞ” kızların gelinlik parçalarından toplanarak oluşturuldu.
Teknik olarak gelinlik parçalarının bağlandığım malzeme tuvalden bir cm kadar önde. Bu da eserin rölyef etkisini artırıp derinlik duygusu yaratıyor.
Ortada yer alan boşluğun şeklini elmas yüzük taşı şeklinde tasarladım. Bunu da nikah yüzüğünü çağrıştırmak amacı ile yaptım. Aynı zamanda doğumu, kadınsılığı ve yeni başlangıç kapılarını da anımsatacak bir sembolik şekil oluşturdum.
Bu oval boşluk gökyüzünü çağrıştıran bir görüntüye açılıyor. Aşk, Aşığın ayaklarının yerden kesilmesi, yuvadan uçuş, özgürlük, muradına erme gibi birçok kavramı çağrıştırmasını amaçladım.